Bu blog’da size beyaz yakalı hayatımı nasıl bir anda bıraktığımı, bir ege köyüne yerleşip organik tarıma başladığımı, nasıl stresten ve İstanbul’un keşmekeşliğinden kurtulduğumu, bu sürede cildimin nasıl gençleştiğini anlatmak isterdim. Belki ileride… (Elbette bir Akdeniz aşığı olarak, Ege yerine Akdeniz köyünü tercih ederim. : ) ) Bunu gelecekteki blog’umun konusu olarak şimdilik bir yere bırakıyorum ve bu yazıyı okuyan herkes gibi beyaz yakalı hayatıma devam ediyorum. Ancak, benim çok güzel bir şansım var. Annem ve babam, biri öğretmen biri mühendis, emekli olduktan sonra, bizim imrendiğimiz doğal yaşama, bahçeciliğe, yani aile mesleğine geri döndüler. Her ikisi de kalabalık ailelerden geliyor ve şu an herkes kendi bahçelerinde benzer tarım işleriyle uğraşıyor.
İşte bu blog’u açmamın amacı da onların bu uğraşlarını, bu uğraşların gölgesinde yetişen meyve ve sebzeleri, (avokado, muz, kiraz, elma, armut, portakal, ceviz, zeytin, bütün klasik sebzeler) ve sevimli arılarımızın, bu bitkilerin çiçeklerinden yaptığı muhteşem ballarını
tanıtmak. Ayrıca, bilgimi de arttırıp, kendim için bir arşiv oluşturmak. Böylece onların cevap bekleyen, peki ileride bu bahçelere kim bakacak sorularına da bir cevap vermiş olurum herhalde.
Bahsettiğim bu bahçeler Alanya’da yer alıyor. Hepimiz Alanya’yı, her yıl yabancıların akın ettiği, turizm cenneti olarak tanıyoruz. Bunun yanında, Alanya, meyve ve sebzeler için muhteşem bir iklime ve verimli topraklara sahip. Alanya için, Ailemin Bahçeleri’nin de önemli bir alanını kapsayan tropik meyveler yetiştiriciliğinde, ülkemizdeki en uygun yer diyebiliriz. İleriki yazılarımda bol bol avokado ve muz bahçelerimizden bahsedeceğim.
Ailemin Bahçelerinde yetişen ürünler, mevsimleri geldikçe Blog’umda yer bulacaklar.
Herkese doğal bir yaşam diliyorum…Hadi bakalım başlıyoruz : )